Aşı Otizme Yol Açar mı?
T.C SAĞLIK BAKANLIĞI
Bağışıklama Danışma Kurulu 02 Eylül 2005 tarihinde Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep AKDAĞ başkanlığında, aşağıda ismi belirtilen öğretim üyelerinin katılımı ile toplanmıştır. Toplantıda, son günlerde basınımızda yer alan aşı katkı maddeleri ile ilgili haberler de değerlendirilmiş ve bu basın bildirisinin hazırlanması gereği duyulmuştur.
Aşılar, kişileri hastalıklardan ve onun kötü sonuçlarından korunmak için sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanan biyolojik ürünlerdir.
Aşılarda asıl etken madde yanında; adjuvan, stabilizatör ve koruyucu maddeler kullanılmaktadır.
Adjuvan diye adlandırılan ek maddeler aşıların etkinliğini arttırmak üzere bakteri ve virüs bileşenleri yanında kullanılan maddelerdir. Stabilizatörler ise, aşılar uygulanıncaya kadar stabilitesini korumak üzere aşı flakonlarına ilave edilen maddelerdir. Ayrıca mikrobiyolojik bulaşmayı engellemek üzere koruyucu olarak adlandırılan ilave maddeler aşı flakonlarına eklenmektedir. Genel olarak aşılarımızda adjuvan olarak Aluminyum Hidroksit; koruyucu olarak Thiomersal ile antibiyotikler (Neomisin) ve stabilizatör olarak da Magnezyum Klorid bulunmaktadır.
Ülkemizde halen Sağlık Bakanlığı aşı takviminde yer alan DBT (difteri-boğmaca-tetanos), Hepatit B, TT (tetanos), Td (tetanos-difteri), Kızamık, OPV (çocuk felci), BCG (verem) aşıları rutin olarak kullanılan aşılardır. DBT (difteri-boğmaca-tetanos), Hepatit B, TT (tetanos), Td (Tetanos-difteri) aşılarında koruyucu olarak thiomersal bulunmaktadır.
Thiomersal, Etil Civa maddesinin organik bir bileşiği olup, 1930'lı yıllardan bu yana birçok aşı ve ilaçta koruyucu olarak kullanılmaktadır. Ağırlığının yaklaşık %50'si kadar organik cıva içermektedir.
Dünya Sağlık Örgütü Aşı Güvenliği Genel Komitesinin (GACVS); 20-21 Haziran 2002'de yayınladığı raporda Etil Civa'nın (Thiomersal) vücutta yarılanma ömrünün bir haftadan daha kısa olduğu , ortalama 4-9 günde vücuttan sindirim yoluyla atıldığı; dolayısıyla diğer civa bileşikleri gibi vücutta birikmesinin ve civaya bağlı birtakım kronik hastalıklara yol açmasının söz konusu olmadığı açıklanmıştır. Vücuttan atılımı güç olan madde Metil Civa olup, Thiomersal içeriğindeki ise Etil Civa'dır.
Kronik cıva zehirlenmesi ile otizmin klinik belirtilerinin birbirine benzemesi nedeniyle ortaya atılan teorik risk daha sonra reddedilmiş ve böyle bir ilişkinin olmadığı gösterilmiştir. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki aşı karşıtı grupların Thiomersal içeren aşıların kullanımı ile Otizm başta olmak üzere birtakım kronik hastalıkların arttığı iddiaları üzerine bu ilişkiyi araştıran birçok bilimsel inceleme yapılmıştır. Bu incelemeler sonucunda Thiomersal ile otizm arasında herhangi bir ilişki saptanamamıştır.
Dünya Sağlık Örgütü Aşı Güvenliği Genel Komitesinin (GACVS) yaptığı ayrıntılı araştırmalar ışığında; Avrupa İlaç Ajansı (EMEA) Patentli Tıbbi ürünler Kurulu'nun (CPMP) Mart 2004'teki çalışmasında da Thiomersal içeren aşılarla yapılan bağışıklama ile özel nörolojik gelişim bozuklukları arasında bir ilişki olmadığı saptanmıştır.
Amerikan Bağımsız Sivil Ulusal Bilim Akademileri (NAS), İlaç Enstitüsünün (IOM) 2004'teki raporunda da otizm ile kızamık içeren aşılar ya da koruyucu olarak thiomersal içeren aşılar arasında bir bağlantı olmadığı ve tamamen rastlantısal olduğu sonucuna varılmış ve İlaç Enstitüsü (IOM) başkanı Harvey V. Fineberg 7 Ağustos 2005'te NBC televizyonunda yayınlanan mülakatında bir kez daha Thiomersal ile otizm arasında bir ilişkinin olmadığını beyan etmiştir.
ABD'de aşılarda kullanılan Thiomersal içeriğinin azaltılması yönünde kararlar olmakla birlikte, halen grip aşıları başta olmak üzere birçok aşı ve ilaçta bu maddenin koruyucu olarak kullanılmasına devam edilmektedir. Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere ülkelerin çoğunda aşılarda koruyucu olarak Thiomersal kullanımı devam etmektedir.
Aşı yapılmaması durumu, yılda yüz binin üzerinde bebeğimizin ve çocuğumuzun kaybına neden olacağından konu ele alınırken çok daha hassas yaklaşılmalıdır.
Sağlık Bakanlığı tarafından temin edilerek ülkemizde kullanılan tüm aşılar Dünya Sağlık Örgütü tarafından üretim koşulları ve teknik özellikleri belirlenen standartlara uygun olarak üretim yapan üreticilerden temin edilmektedir. Bu aşıların; üretim sırasında, fabrika çıkışında ve ülkemize girişte kalite kontrolü ve biyolojik test kontrolleri yapılmakta ve uygun olan ürünler kullanıma sunulmaktadır. Ayrıca iç piyasada bulunan ve ithal izni veya ruhsatlandırma ile ülkemize getirilen tüm aşılar da, ülkemize girişte biyolojik kontrollerden geçirilmektedir. Ülkemizde kullanıma sunulan aşı, ilaç ve biyolojik ürünlerin içeriği üretici ülkeler ve diğer kullanıcı ülkelerle aynı olup, herhangi bir farklılık bulunmamaktadır.
En değerli varlığımız olan bebeklerimizi ve çocuklarımızı ölümcül ve sakat bırakan hastalıklardan korumak ve onlara sağlıklı bir gelecek sunabilmek için en emin yol aşılamadır. Değerli basınımızın da bu konularla ilgili daha hassas davranmasını, kamuoyunu yanlış yönlendirmelere sevk edebilecek yayınlardan kaçınmalarını beklemekteyiz.
-
Prof. Dr. Sevgi Başkan Gülnar
-
Dr. Feyzullah Gümüşlü
-
Doç. Dr. Şükran Köse
-
Prof. Dr. Remziye Tancu
-
Prof. Dr. Osman Hayran
-
Prof. Dr. Mehmet Ceyhan
-
Prof. Dr. Mustafa Bakır
-
Doç. Dr. Levent Alan
-
Dr. Ahmet Ünal
PROF. DR. YANKI YAZGAN , PSİKİYATRİST
Otizmin Civası: Kanıtı Olmayan Teorilere Dayalı Tedaviler Hakkında
Aşıların otizme yol açtığı iddiası, somut bir neden arayışı içinde olan otizm dünyasında kulağa hoş gelen, ama şu anda kanıtsız kalmış bir tezdir. Tedavi ve koruma kararlarını verirken, bu teze dayanmak yanlış olur.
Basında yer alan kafa karıştırıcı haberler. Vatan gazetesinde, (17.8.05’te yayımladıkları haberin konusu olan), aşılarla otizm arasındaki ilişkinin "keşfi" hakkında yapılan spekülatif haber hakkında bir bilgi notu hazırlamıştım. Aynı haber, yaklaşık 10 gün sonra, bu sefer bir başka formda Sabah’ta yer aldı.
İlk yayındaki görüşlerden pek farklı olmayan, kanıtsız teoriye dayalı tedavileri bilimsel denemeden geçirmeksizin uygulama yanlısı doktor görüşleri ile desteklenmeye çalışılan ikinci yayın, birinci gazetedekinden farklı olmadığından cevap notumu yenilemeye gerek kalmadı.
Her iki haberde söz edilen aşıların yapılmaması ile doğacak zararların sorumluluğunu kim üstleniyor, o da başka bir husus. Radikal’de bu konuda sorumlu bir haber yapıldı, ama onu da kaç kişi okuyabildi, bilemem.
Aşılardan şüphe nereden doğdu? İletişimi ve etkileşimi çok küçük yaşlardan başlayarak bozan, gelişimsel, nöropsikiyatrik bir bozukluk olan otizmin sebepleri arasında genler ilk sırayı alıyorlar. Ancak, uzunca bir zamandır, otizm giderek artan sayılarda teşhis ediliyor. Sadece genetik etkenlere bağlı olsaydı, bu sayının büyük oynamalar göstermemesi beklenirdi. Böyle olunca akla şu soru geliyor: Çevresel etkenlerin bu sayıyı arttırıcı etkileri olabilir mi? Hangi çevresel etkenler? Büyüklerin çocuklara yaklaşım biçimleri, çocukların gündelik hayat tarzları, beslenme biçimleri, besinlerdeki katkı maddeleri, kullandıkları ilaçlar ve aşılar.... Bu etkenlerin gerçekten bir etkisi var mı otizmin gelişmesine?
Civa/aşı tezi çok kısaca şöyle: Aşılar ve aşılardaki civa, bağışıklık sistemini bozacak tipte hastalıklara yol açar. Bağışıklık sisteminin bozulması ile birlikte otizm tetiklenir.
Aşıların bir rolü olmadığı gösterildi. 2001 yılında ortaya atılan aşıların ve aşılarda koruyucu madde olarak bulundurulan tiyomersal'in otizme yol açtığı tezini değerlendiren sayısız çalışmayı inceleyen (Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'ne bağlı) Tıp Enstitüsü (Institute of Medicine), 2004 yılında yayımladığı kapsamlı raporda bu tezin geçersiz olduğu sonucuna vardı: Aşılama, otizm için ek bir risk doğurmuyor.
Geçtiğimiz hafta JAMA'da yayımlanan, yaklaşık 800,000 kişilik bir Danimarka çalışması, (aşı/civa tezinde öne sürülenin aksine) aşıların bağışıklık sistemini bozucu başka hastalıklara yol açmadıklarını kesin biçimde ortaya koydu. Yine de, tartışmaların bitmesi beklenmiyor.
İnanç başka, bilimsel kanıt başka. Bu tartışma sürebilir. Diğer yandan, civa tezi savunucuları, bilimsel çalışmaları yapanların ilaç firmaları ile ya da hükümet yetkilileri ile yakın çıkar ilişkisi içinde oldukları için gerçekleri gizledikleri, kendi tezlerinin de bu sebeple bilimsel dergilerde yayımlanmadığı ve kabul görmediği düşüncesini sürdürmekteler. Üstelik bu tez savunucularının bilimsel medyada, henüz kanıtlanmadıkları için, yer bulmayan görüşleri, gündelik medyada ve internette, milyonlarca anne-babanın doğru karar vermesini engelleyecek şekilde yayımlanıyor.
Bu yayınlardan etkilenerek otizm riskini savuşturmak maksadıyla çocuğunu aşılatmayan anne-babalar otizmden kurtulalım derken, bilmeden, çok daha büyük riskler ile öldürücü ya da sakat bırakıcı, en az otizm kadar ciddi hastalıklara davetiye çıkartıyorlar.
Oysa, kanıtlanmış bazı gerçekler var: civa içeren bir çok besin maddesi (örneğin, maalesef midyelerimiz, veya, Kuzey denizinde avlanmış ithal ton balığı) aşıdakinden daha yüksek miktarda civa içerebilir. Bunlara ne kadar dikkat ediyoruz?
Toksik etkenler çeşitli. Çevre deyince, toksik olan sadece bir takım ağır metaller filan değil en başta ilgisizlik geliyor. Çocukları uzun sürelerle TV ya da karşısındaki ile insani ilişkiye girmeyen her türlü ekran karşısında, ilişkisiz bırakmak, toksik bir etki yapıyor. Ama, aşılardan nefret etmek, TV'daki beyin yıkayıcı programlardan vazgeçmekten daha kolay galiba... (Ekleme: Bu satırda yazdıklarım, otizmin anne-baba tutumları sebebiyle oluştuğu yanlış anlamasına, en azından birkaç anne-babada, yol açmış. O sebeple bu toksikliğin, otizme yol açma anlamına değil, çocuğun gelişimine genel anlamda yararsızlık olarak okunmasını vurgulamak istedim yy)
Bilimsel tartışmalarda tezlerin çürümesi ya da kanıtlanması, aileleri bir noktaya kadar ilgilendiriyor. Çünkü, tezleri çürütmek, ne yazık ki, otizmi açıklamaya yetmiyor. Milyonlarca ailenin beklentisi ise, bir an evvel bir çözüm bulunması... Yoksa, bilimin bıraktığı boşluğu doldurabilecek bir çok yaklaşım kapıda bekliyor...
Doktorlar adına birkaç ders. Otizm gibi ciddi bir sorunun, çözümsüz ve açıklamasız kalması hepimizi, aileleri, eğitimcileri, doktorlar çaresizlik hissinin kucağına atıyor. Bu çaresizlikten çıkış gayretleri içerisinde, can havliyle, ilk bakışta mantıklı gelebilecek açıklamalara sarılıyoruz. Bu açıklamaların kabul görmesi ve sahici yararlar doğurabilmesi için bilimin mantık süzgecinden geçmesini beklemek, en azından biz doktorların yapması gereken...
Yoksa, ortaya attığımız fikir ve tezler, hastalarımızın çıkarlarından daha önemli ve değerli olduğunda, zarar verici bir pozisyona düşebiliyoruz. Bugün, civa tezinin doğal sonucu olarak, civadan arındırıcı tedaviler uyguladığımızda, ya da neye dayandığı belirsiz beslenme düzenleri önerdiğimizde, bundan pek de bir sonuç elde edilmeyeceğini bilerek yaptığımızda, hastamıza pek de temeli olmayan, bir ümit vermiş oluyoruz.
Kendiliğinden zaten olabilecek olumlu değişiklikleri de tedaviye atfettiğimizde ise, dürüst bir hekimlik uygulaması yapmamış oluyoruz. Üstelik, araştırma projeleri çerçevesinde ve bilimsel bir denetim altında yapılabilecek deneysel nitelikteki bir uygulamayı (örneğin, civa temizleme tedavisi) özel sağlık hizmeti olarak vermekle, kanımca, mesleki bir kusur da işlemiş oluyoruz. Bu sebeple, bilimsel görünen tezleri pratik uygulamaya dökerken, kendimizin doğruluğuna inanmasının yeterli bir bilimsel kanıt olmadığını hatırlamamız gerekiyor.
Bilimsel gelişmelerin yetersizliğinden doğan boşluktan yararlanacak doktorların, umut taciri damgasını yemesi işten bile olmayabilir...
PROF. DR. NAHİT MOTAVALLİ MUKADDES , PSİKİYATRİST
Otizm ve aşılar arasında bağlantı son yıllarda çok gündeme gelen ve özellikle aileleri tedirgin eden bir konu olmuştur. Ailelerin ve profesyonellerin kaygıları pek çok araştırma yapılmasına yol açmıştır. Saygın bilimsel dergilerde yayınlanan bu yazılarda Otizm ile Thimerosal arasında bir bağlantı olmadığı tespit edilmesine rağmen, halen internette binin üzerinde web sitesi bu konu ile ilgili bilimsel gerçekleri yansıtmayan mesajlar yayınlamaktadır. Otizm gibi sebebi tam bilinmeyen ve aileler için ciddi zorluklara yol açan bir durumun bir faktöre bağlanması insanlar için kurtarıcı gibi görünmekte ve dolayısı ile aşı olmamakla otizmden kurtulanabileceği düşüncesi geniş kitleler arasında kabul görmektedir. Ülkemizde aşı kampanyalarının yayılması gereken dönemde, bu kaygıların artması çocukların hastalıklara karşı korunması programını engelleyici rolü olmakta ve maalesef otizmin oranını düşürmemekle birlikte merkezi sinir sistemini de etkileyebilecek pek çok infeksiyon hastalığa yakalanmayı arttırabilir.
Aşağıda verilen liste tıp camiasının saygın dergilerinde bu konu ile ilgili yayınlardan sadece birkaç örnektir, arzu eden ebeveyn ve meslektaşlar bu makalelere ulaşarak bu bağlantı hakkında fikir sahibi olabilirler.
1) Stefffenburg ve arkadaşları tarafından İsveç'te yapılan ve "Developmental Medicine ve Child Neurology" dergisinde yayınlanan bir araştırmada aşılarla otizm arasında bir bağlantı olmadığı vurgulanmıştır. (2oo3)
2)Yine Londra'da Seemith ve arkadaşları tarafından 2004 yılında yapılan ve en saygın tıp dergisi olan "Lancet"te yayınlanan yazılarında otizm ve aşılar arasında bağlantı saptamamışlardır.
3) Andrews ve arkadaşlarının 2004 yılında çocuk hekimlerini en önemli bilimsel dergisi olan "Pediatrics" de yayınlanan yazılarında Thimerosal içeren aşılar ile yaygın gelişimsel bozukluk arasında hiç bir bağlantı saptanmamıştır.
4) Miller ve arkadaşlar aşılarla otizm arasında hiçbir bağlantı olmadığını 2005' te "Archives of Disease in Childhood" dergisinde yayınladı.
5) Japonya , Hollanda ve İngiltere'den ünlü çocuk psikiyatristi Prof. Dr.Rutter ,2005 yılında" Journal of Child Psychology & Psychiatry' de yayınlanan çalışmalarında yine aşılarla otizm hiçbir bağlantısı olmadığı belirtilmiştir.