Ergenlik Psikolojisi
ERGENLİK
PSİKOLOJİSİ
Ergenlik, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olup;
bedensel ve ruhsal bir değişim sürecidir. Ergenlik döneminin sonunda fiziksel,
ruhsal ve cinsel gelişim tamamlanır. Ergenlik sözcüğü günümüzde, bireyde
gözlenebilen hızlı ve sürekli bir gelişim evresi olarak tanımlanmaktadır.
Ergenliğin daha değişik tanımları da yapılmaktadır. Ergenlik bireyin çocuksu
tutum ve davranışlarının yerini yetişkinlik tutum ve davranışlarının aldığı,
cinsiyet yetilerinin kazanıldığı dönemdir. Ergenlik, çocuklukla yetişkinlik
arasında kalan bir “ara dönemdir”. Gençlik belirli yaşlarla sınırlı olmayan bir
hayat dönemidir. Bununla beraber gençlik kelimesi ergenlik yerine
kullanılabilir. Buluğ (erinlik, ön ergenlik) ergenliğin başlarındaki biyolojik,
cinsel gelişme dönemidir. Ergenlikle ilgili birçok tanım yapılmıştır. Batı
dillerinde büyüme anlamına gelen “Adolesence” bizde yeni yetmelik ve
delikanlılık dönemini içine alan “Ergenlik çağı” çocukluktan yetişkinliğe geçiş
hazırlıklarını içine alan bir gelişme dönemidir. Bu dönemle ilgili yaş
sınırları toplumdan topluma ve bir toplumun bir kesiminden diğer kesimine
farklılık göstermektedir.
Ergenlik dönemindeki psikolojik değişim ile birey,
öncelikle yeni bir kimliğe bürünür. Bu kimlik bireyin gelecekte toplumda
üstleneceği rolün belirlenmesi açısından oldukça önemlidir. Bluğ çağında vücutta
gözle görünür ergenlik belirtileri ortaya çıkar. Ergenlik kız çocuklarında
9-10, erkeklerde 11-12 yaşlarında başlar. Cinsiyet özellikleri belirginleşir. Ergenliğin
ortaya çıkışında genetik özellikler, sosyo-ekonomik düzey ve beslenme rol oynar.
Milli Eğitim Bakanlığı’na göre gençlik, buluğ çağına
erme sebebi ile biyo-psikolojik bakımından çocukluğun sonu ile toplum hayatında
sorumluluk alma dönemi olan çocukluk ve genç yetişkinlik arasında kalan 12-24
yaşları arasındaki gruptur. “ UNESCO ” nun tanımına göre genç, öğrenim yapan
ve hayatını kazanmak için
çalışmayan ve evi
olmayan insandır.
Ergenlik ön (Puberte) orta ve son ergenlik diye 3 bölüme ayrılır.
Ön (Puberte) Dönemi: İlgi bedenine dönüktür,
yabancılaşma hisseder.Oedipal çatışmalar canlanabilir, penisine zarar verme
korkusu veya mastürbasyon çatışmaları gibi. Kızlarda bilinçaltı korkuları
uyandırabilir, adeta olumsuz tepki doğabilir; aşırı sinirlilik nedensiz
ağlamalar gibi.Bedenindeki değişime uyum sağlamak, psiko-sosyal dürtü ve cinsel
gelişiminin getirdiği içsel çatışmalarla
başa çıkmada çelişkili duyguları varsa
da cinsiyet rollerini daha derinliğini öğrenir, geçici eş cinsellik eğilimi
korkuları olabilir.
Orta Ergenlik Dönemi: Aileden bağımsız olma çabasında çelişkili
duyguları artar, uzaklaşma isteği ve aynı anda
anne baba sevgi ve desteğine ihtiyaç duyma gibi. Yalnızlık ve güçsüzlük
hissedebilir. Anne baba yetkisini zayıflatma ve onlara karşı çıkma davranışları
görülebilir. Aile dışında yeni sevgi kaynakları arar, arkadaşlık ve grupla
özdeşleşme ve onları örnek alma önem
kazanır. Bilişsel gelişim hızlıdır: Kendine ve başkalarına eleştirel düşünce
gelişir. Çalışma zorunluluğunu duyma ve zevk arama arasında kararsızlık,
sebatsızlık düzensizlik olabilir.
Ergenliğin Son Dönemi: Aileden kopma ve bağımsızlaşma,
kendi kararını verip kendi seçimini yapma konusundaki çelişkileri azalır, daha
bağımsızdır, daha az etki altında kalır. Kendi ilgi ve yeteneklerini daha
gerçekçi biçimde tanımakta, hayat boyu meslek ve eş seçiminde daha gerçekçi ve
tutarlı olmaktadır. Cinsel çatışmaları azalır. Kimlik duygusunu geliştirme,
kimliğini benimseme ve kimliğinin senteziyle uzlaşma çabaları sonucunda genç, kimliğini gerçekçi biçimde bulmuş olur.
Ergenlikte Bedensel
Gelişim
Ergen geçmişi, bugünü ve geleceğiyle ilgili sorular ve
sorunlarla boğuşmakta, kendisi, yaşadığı
çevre ve beklentilerle ilgili birçok soruya cevap aramaktadır. Bu anlamda
ergenlik dönemi ergenin kendini ilk kez tanımladığı ve kimliğine kavuştuğu bir
dönemdir.
Gençler bu uğraşları verirken gerçekte ne için
çabaladıklarının tümüyle farkında değildirler. Onlar sadece içlerinden geleni
yapmaktadırlar. Önemli olan her gencin temelde şu savaşı verdiğinin
anlaşılmasıdır: kişiliğindeki güçlü ya da sağlıklı yanları ön plana çıkararak
kendisini olabilecek en olumlu biçimde var etmek ve toplum tarafından da öyle
tanınmak.
Erikson’a göre
insanlar ergenlik dönemine gelinceye kadar belirli dönemlerden geçerler.
Ergenlerin bu gelişim görevlerini yerine
getirebilmesi için daha önceki yılların gelişim görevlerini zamanında
tamamlaması ve fizyolojik gelişimi açısından yaşına uygun bir olgunluk düzeyine
erişmiş olması gerekmektedir. Geçmiş gelişim dönemlerinde başarı yada olumsuzluklarla aşılan her
dönem belli kazançları yada olumsuz duyguları sağlar. İlk yıl
güvene karşı güvensizlik, bir üç yaş arası; özerklik duygusu ya da
karşıt olarak utanç geliştirme, üç altı yaş arası; girişim duygusuna karşı
suçluluk, ilkokul döneminde; iş yapıcılık ya da aşağılık duygusu geliştirme,
ergenlik öncesi dönemlerde kazanılan duygulardır. Gelişimin yönünü belirleyen
bu dönemlerdeki ruhsal- toplumsal bunalımların nasıl çözümlendiğidir. Çünkü bir
bunalımın nasıl çözüm bulduğu, ilerde yaşanacak bunalımların nasıl
çözümleneceğini de az ya da çok belirler.
Ergenlerin bu dönemde verdikleri uğraşların başında
kendi bedenlerini tanımak, kendi cinsine
ait cinsel kimliği oturtmak gelir.
Ergenlikte şiddetlenen biyolojik değişikliklerin neden olduğu değişim
yeniden yapılanma sorunlarını ve sıkıntılarını da birlikte getirir. Erikson
(1956) bunun “normal kriz” yani döneme özgü bir bunalım olduğunu belirtmiştir.
Bedensel değişmeler
birincil ve ikincil denilen cinsiyet özelliklerinin değişmesiyle
olur. Üreme fonksiyonu ile doğrudan
ilgili olan birincil cinsiyet özellikleri (erkeklere penis, testisler, kızlarda
yumurtalıklar ve rahim) ve üreme fonksiyonuyla dolaylı olarak ilgili
olan(tüylerin gelişimi, erkeklerde ses değişikliği, göğüs ve kalçanın oluşumu)
ikincil cinsiyet özellikleri bu evrede belirginleşmeye başlar.
Ortalama olarak kız çocuklar erkeklere oranla yaklaşık
iki yıl önce ergenlik dönemine girerler. Ergenlik dönemine girişi; yaşanılan
coğrafi bölgenin iklimi, genetik yapı, sosyoekonomik koşullar ve bireysel
farklılıklar gibi özellikler etkiler. Bu
dönem ülkemizde kızlarda 10-12 yaşları arasında erkeklerde 12-14 yaşları
arasında başlar.
Kızlarda bedensel
değişiklikler:
Genel olarak kızlarda meme gelişimi 10-12 yaşlarında
başlar, bundan sonra genital bölgede ve koltuk altlarında kıllanma görülür ve
sonraki iki yıl içinde adet kanaması başlar. Adet kanaması 10-16 yaş arasında
(ortalama 12.8 yaş) başlayabilir ve genellikle ilk yıllarda düzensiz kanamalar
olur. Ergenlik belirtileri başladıktan sonraki bir yıl içinde hızlı boy uzaması
olur. Çocukluk döneminde ortalama olarak erkek çocukların daha kısa olan kız
çocukları 10-12 yaşlarında ilk büyüme atılımı yaparlar ve bu noktada genellikle
daha uzun ve ağırdırlar. Maksimum boya 16-17 yaş dolaylarında ulaşılır.
Erkeklerde
bedensel değişiklikler:
Erkek çocuklarda ergenlik testislerin büyümesi ile
11-14 yaşında başlar ve sonra genital kıllanma, penis boyutlarında büyüme,
erkek tipi kas gelişimi ve daha geç dönemde sakal ve bıyık bölgesinde kıllanma
ile sürer. Gelişimin bir çok alanında kızların 2 yıl gerisinde olan erkek
çocuklar kendi büyüme atılımlarına genellikle 10-16 yaşları arasında (ortalama
14) başlarlar. Maksimum boya 18-20 yaşlara kadar yavaşlayarak sürer.
Ergenlik
Dönemindeki Psikolojik Değişimler
Ergenlik döneminde genç kendisini yalnız hisseder ve
vücudundaki, ruhsal dünyasındaki değişikliklerden korkar. Cinsel anlamda
farklılıklar yaşar ve hissettiği bu karmaşayı dile getirmekte zorlanır.
Yaşadığı bu hassas döneme ailesini katmakta zorlanır. İçinde bulunduğu her şeyi
reddeden bir tutuma girebilir. Bu da onun fiziksel ve ruhsal yapısını bloke
edecektir.
Bu dönemde birçok ailenin çocuklarının birdenbire
yetişkin olmalarını kolay kabullenemediklerini gözlüyorum. Anne babalar
okuldaki ödevlere, arkadaş seçimine, gelecekle ilgili planlara fazla müdahale
edebiliyorlar. Gençlerle yaptığımız psikoterapilerde birçoğundan
“arkadaşlarıma, babama çok şey anlatabilirim. Ama benim gerçekten kim olduğumu,
içimden gerçekten neler geçtiğini asla söyleyip anlatamam” sözlerini duyuyoruz.
Bu sözlerde yetişkinler dünyasına çok önemli mesajlar var.
Gençler için bu dönemde okul, arkadaşlar ve ebeveynler
çok önem kazanıyor. Genç, farklı olma, kendini akıllı bulmama duygusu,
kendisinin ve ailenin beklentilerine ayak uyduramama duygularıyla mücadele
ediyor. Yetişmekte olan gençler için kendi bedenleri çok önemli bir problem
teşkil ediyor. Nasıl gözüktüklerine inanılmaz derecede önem veriyorlar. Tabii
bunda ergenlik dönemi kadar ve medyanın kadın-erkek kavramıyla ilgili
oluşturduğu prototipler de çok etkili oluyor. Aileler de cinsellikle ilgili
kültürleri sınırlı olduğu için gençlere çok fazla yardımcı olamıyorlar.
Birçok genç erken yaşlarda iş aramaya başlıyor.
Bağımsızlığı için kararlar almak istiyor. Ancak bağımsız olmak için attıkları
adımlar yetişkinler dünyasında gerekli ilgiyi bulamayıp ciddiye alınmıyor, ya
da reddedilip geri çevriliyor.
Ergenlik
Döneminde Görülen Psikiyatrik Bozukluklar
• Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun geç
dönem belirtileri
• Davranış bozuklukları (zıtlaşma,suç eğilimleri)
• Duygulanım bozuklukları (Manik depresif hastalık ve
depresyon)
• Anksiyete
Obsesif kompulsif bozukluklar - “takıntılar”
Fobiler
Panik ataklar
• Uyum bozuklukları (çevre, aile ve okul)
• Yeme bozuklukları (Anoreksiya nervoza)
• Tik bozuklukları
• Uyuşturucu madde ve alkol kullanımı
• Okuma ve öğrenme bozuklukları
• Kişilik bozuklukları
Toplumu oluşturan bireylerin gelişimi çocukluk ve
ergenlik döneminden başlayarak ergen ve yaşlılık olarak devam etmektedir.
Kişilerde ileriki dönemlerde görülen psikiatrik bozuklukların temelinde
çocukluk çağı ve ergenlik döneminde yaşanılan travmalar yatmaktadır. Ergenlik
döneminde sağlıklı bedensel, ruhsal ve cinsel gelişim göstermeyen bireyler
ileride şiddet olaylarına karışmaktadır. Suç işleyenler arasında yapılan bir
araştırmada bu bireylerin çoğunda çocukluk döneminde hiperaktivite ve dikkat
eksikliği olduğu saptanmıştır.
Çocukluk çağında cinsel tacize veya kötü davranışlara
maruz kalan bireyler ileri yaşlarda benzeri davranışları kendileri gösterirler.
Burada bilinçaltında yatan gerçek, bireyin çocukluk döneminde kendisine tacizde
bulunan kişi gibi güçlü olma arzusudur. Temelde yatan “saldırganla özdeşleşme”
düşüncesidir. Kişi saldırgan gibi güçlü olma içgüdüsüyle kendine kurban arar.
Toplumumuzda rapor edilmeyen çok sayıda çocukluk çağı aile içi cinsel taciz
vakaları bulunmaktadır. Bunun etkileri erişkin çağda özellikle kadınlarda
çeşitli dönemlerde görülen depresyon durumudur. Çocukluk çağında kişinin ruhsal
yapısında meydana gelen zedelenmeler ileride o birey tarafından bir başkasına
uygulanan bir davranış bozukluğu şeklinde karşımıza çıkar. Şöyle ki; çocukluk
çağında tacize uğrayan bir birey erişkin dönemde kendisi taciz eden kişi rolünü
üstlenir.
Anoreksiya nervoza; bir yeme bozukluğudur. Genellikle
ergenlik çağında meydana gelir. Hastaların %90’ı kadındır. Çoğunlukla birkaç
kilo verme isteğiyle başlar, fakat daha sonra gıda alımı giderek kısıtlanır.
Kişi fiziksel görüntüsünü takıntı haline getirir ve gerçekten şişman olmasa
bile sürekli olarak şişman olduğunu düşünür. Altta yatan sebep tamamen
psikolojiktir. Aşırı şekilde perhiz yapmak ergin kişinin kendi hayatı üzerinde
kontrol kurma isteğini gösterme şekli de olabilir. Sadece vücudun görüntüsünü
şekillendirmek değil aynı zamanda büyümeyi ve cinsel gelişimi geciktirmek de
istiyor olabilir. Anoreksiya hastalarının yarısında istemli olarak başlatılan
kusma alışkanlığı vardır. Bir oturuşta çok fazla miktarda yemek yenir ve bunu
takiben istemli olarak kusulur. Daha çok hayat standartları yüksek ailelerin
çocuklarında ve hayatının her alanında mükemmeliyetçi kişiliklerde görülür.
Ergenlik döneminde ki genç doğumundan itibaren bağımlı
olduğu anne ve babasından özerk hale gelirken arkadaş grubuna sıkıca bağlanır.
Grup etkileşimi özerkliği iyi gelişmemiş gençlerin üzerinde bir baskı
oluşturur. Öyle ki; grupta sigara, alkol veya herhangi bir uyuşturucu kullanılıyorsa,
o genç gruptaki yerini kaybetme korkusu ya da alay edilme endişesi ile bu
maddeleri kullanmaya başlar. Bazen de sırf kendisini farklı bir birey olarak
ortaya koyabilmek amacıyla sigara, alkol vb. kullanmaya başlar. Gençlerde
alkolizmin en güçlü belirleyicisi sigaradır. Alkolik gençler arasında sigara
bağımlısı olmayan yok gibidir. Madde kullanımı genellikle sigara ile başlar.
Ardından alkol, daha sonra da esrar ya da uçucular (bally, tiner) gelir. Madde
kullanımı ilk olarak deneme amacıyla olur. Bunda özenti önemli rol oynar. Daha
sonra genç, zevk için bu maddeyi zaman zaman kullanmaya başlar. Düzenli
kullanmaya başladıkça tolerans gelişir. Maddeyi zaman zaman zevk için kullanan
kişi bir sıkıntı veya üzüntü yaşadığında uyuşturucu maddeye sığınır, üzüntüsünü
azaltmak için düzenli olarak kullanmaya başlar ve zamanla bağımlılığa kayar.