Çocuklarda Cinsel Gelişim ve Cinsel Eğitim

NORMAL CİNSEL GELİŞİM

    İnsan yavrusu belli bir cinsel kimliğe meyilli olarak doğar, genital ve anatomik olarak belli bir cinsiyeti karşılar. İnsanlarda cinsel kimliğin gelişimi çevreden birincil olarak etkilenir. Ana cinsel kimlik 2 yaş sonlanmadan oturur, 3 yaş sonrasından sonra cinsiyetin yeniden düzenlenmesi ciddi psikolojik bozukluklara yol açar. Cinsiyet rol, cinsel kimlikle karşılaştırıldığında tipik olarak 4-5 yaşta kristalleşir.

                                                    

Bebeklik

    Bebek ikili ilişkilerin ilk deneyimini kendine bakım verenle yapmaya başlar. Meme emme fiziksel doyum sağladığı gibi  cinsel içgüdünün de ilk hazzıdır. Daha sonra  bu karışık dünya da  anne ile beden teması, biberon, yüz, eller, ona sonsuz haz verir. Başkası ile ilişki kuran vücudu ona mutluluk verir. Bakım vericinin dokunuşlarından büyük zevk alırlar.

    Bebekler vücudunu araştırmak ve vücudunun sınırlarını belirlemek için vücuduna dokunmaya başlayabilir. Yaşamın ilk 4 ayı ile birlikte, her iki cinsiyetteki bebekler, altını bağlama ve cinsel organlarının temizlenmesi sırasında  cinsel organlarını  fark ederler ve bu dönemlerde bebeklerin cinsel organları ile oynamaları nadir değildir.  Bebek tanımadığı bir vücuda sahiptir. İlk aylarda gerilim yada haz duygusuyla biraz vücudunu hisseder. Kendini doyurma, çocuğun direktifleri altında, otonom aktivitedir. Bu ona bağımsız kimlik duygusu verir, ayrılma ve bireyselleşme sürecine yardım eder.

    15 ve 24 aylar arasında bebeklerin özellikle banyo ve bez bağlama sırasında cinsel organlarının farkındalığında artış olur.  Bu dönemde çocukluk çağı mastürbasyonları başlayabilir. Kendini uyarma ile buna eşlik eden kızarma, hızlı solunum ve artmış terleme olur. Özellikle kız çocuklarda bu durum daha ön plandadır.

                                             

Okul öncesi Çocuk

  Çocuklar büyürken cinsel ilgileri kardeş ve arkadaşlarına kayar. Bu dönemde çocuk ana baba sayesinde kız ya da erkek olduğuna ilişkin cinsiyet farklılıklarını daha net anlamaya başlar. Buna bağlı olarak, vücudunda kendi cinsiyetini de öğrenir. Bunu erkek çocuk kızlara göre daha çabuk yapar. Cinsel organı anlamak olağan bir bulgudur, ancak cinsel bölge duyarlılığı buna doğrudan bağlıdır. Kız ya da erkek çocuk, organlarına dokunmaktan hoşlanır. Fakat bu duygular onlarda kuşku ve meraktan oluşan bir takım hisler yaratır. Cinsel organları anlama ve bir cinsiyete sahip olma düşüncesi yavaş yavaş oluşmakta ve çoğu kez kuşku, gurur ve merakla birlikte ilerlemektedir. Birçok kız çocuğu cinsiyet ayrılığını anlayınca erkeğe benzemek ister. Kendinde cinsel organdan dolayı bir eksiklik, haksızlık duyar. Fakat kısa zaman sonra kızların çoğu bu erkek olma duygusundan kurtulur, kız olduklarını kabullenir ve bundan yararlanmaya başlarlar. Bir gün büyüklerde gördükleri gibi göğüslere sahip olma ve bir çocuk doğurabilme yeteneği onlara eksiklik duygusunu unutturur.          

    Bütün okul öncesi çocukların yarısı cinsel oyunlar veya mastürbasyonla iştigal eder. Çoğu 4 yaşındaki çocuklar “anne” veya ”baba” gibi evcilik oyunları veya “doktorculuk” gibi oyunlar oynarlar, teşhircilik, cinsel organlara dokunma ve onları başkalarına gösterme, kadınların memelerine dokunma, çıplak olmaktan hoşlanma veya çıplak kişileri gözetleme gibi cinsel davranışlarda bulunurlar. Gadpaille (1978) çocukların cinsel oyunları yeterince oynamamışsa, daha sonraki cinsel yaşantıları için duygusal olarak hazır olamayacaklarını ileri sürmüştür. Okul öncesi çocuklar, anatomik farklılıklar, cinsel ilişki ve üreme hakkında sık soru sorarlar. Cinsel hazlara duyarlılık dokunma dürtüsüyle kuvvetlenir. Bu yaşta çocukta sınır henüz oluşmamıştır. Bu nedenle toplum içinde herhangi bir kaygı duymadan yaşamını sürdürür. Örneğin erkek çocuk kreş öğretmeninin kucağında ya da kollarındayken onun göğüsleriyle ilgilenip dokunmak isteyebilir. Bu çağdaki çocukta gerçeğin tam anlaşılması için dokunmak ve görmek oldukça önemlidir. Çoğu yetişkin, bu tür davranışların ve cinsel oyun oynayan çocuklarının daha ileri gidecekleri ve uygunsuz cinsel aktiviteler gösterecekleri konusunda endişelenirler. Oysa bu dönemdeki çocukların cinsellik kavramı primitiftir ve daha çok merak ve öğrenmeye yöneliktir. Çocuğun bedeninin değişik bölgelerine dokunmasında bir yanlışlık yoktur. Çocuk bedenini ona bakarak, duyumsayarak, araştırarak ve değişiklikleri gözleyerek öğrenecektir. Bu onun için en anlamlı öğrenme sürecidir. Bunu yaparken aynı zamanda kendi bedenini başkalarıyla karşılaştırmak ister. Ulaştığı kişilerin bedenini araştırmak cinsel birleşmenin bir ön hazırlığı gibi algılanmamalıdır. Bu sadece bir öğrenme girişimidir. Çocuğun cinsel olgulara merakı öğrenme isteğinin ve ilgisinin bir göstergesidir, doyurulmalıdır. Anlamadığı bir şey gördüğü zaman onunla ilgili daha çok şey bilmek ister. Bu ilgi ve merak normal gelişim gösteren çocuklarda yaklaşık 3 yaşlarında olur.  Bununla ilgili yapılan çalışmalarda, cinsel olarak müsaade edici toplumlarda mastürbasyon ve arkadaş oyunlarının bebeklikte başladığı, erken çocuklukta yoğunlaştığı, fakat erken okul yıllarında şiddetinin oldukça azaldığı görülmüştür. Cinsel konulardan utanma yaklaşık 9–10 yaşlarında gözlenir, aynı zamanda cinsiyetler arası ilişkiler azalır. Bu gerginlik 13–14 yaşlarında kaybolur, sıcak, arkadaşça aseksüel ilişkiler olur.

    Bu dönemin önemli özelliği ödipal karmaşadır. Çocuk erkek ya da kız olduğunu bilir ve karşı cinsten ebeveyne derin biçimde bağlanır ve onu kendi tekeline almak ister. Kendi cinsinden olan ebeveyni rakip olarak görmeye başlar. Ancak zamanla çocuk bunun olanaksızlığını fark eder, kendini aynı cinsteki anne babanın yerine koyup ona benzemeye çalışır. Bu şekilde aynı cinsteki ebeveyn ile özdeşleşme cinsel ve ruhsal gelişimi açısından oldukça önemli ve gereklidir. 

    Anaokulunda cinsel bilgi çocukların sorularıyla başlar. Bu arada oyunlardan ve kız erkek karışık gruplardan yararlanılır. Eğitim çoğu kez kişisel olarak belirir, çünkü bir çocuktan diğerine ilgi konusu oldukça değişir. Her çocuk ancak dinlemeye hazır olduğu bilgiyi alır.

 

Okul Yaşı Çocukları

     Ergenlik öncesi sakin ve bir bekleyiş çağı içindedir çocuk. Bu dönem latens dönemi olarak adlandırılır, 6 yaş ile ergenlik arası dönemi kapsar ki bu dönemde çocuklar daha az olarak açık cinsel aktivite gösterirler. Ancak bu duyguların durgunluğu ya da isteklerin uyutulması demek değildir. Olaylar sadece dış çalkalanmalar, büyük hareketler olmadan yaşanmaktadır. Çocuk gördüklerini kapar ve bu kapılanların ergenlikte ne şekilde yüze vuracağı tam olarak saptanamaz. Cinsel eğitim bakımından kolay bir çağa girmiştir çocuk. Dengeli bir aile çevresinde mantık ve tam anlamıyla bilgi daha çok önem kazanır.

    Okul yaşı çocukları memelere dokunmazlar veya cinsel organlarını göstermezler fakat buna karşın resim çizimlerinde insan figürleri üzerine meme veya cinsel organ çizme gibi,  cinsel fıkralar anlatma, ve hayvanların yavrulamalarını seyretme gibi cinsel aktiviteler gösteririler

   Bu dönemde çocuklar yavaş yavaş büyüklerin tepkilerine göre çevrelerindeki yasakları fark eder, toplum içinde yapılmayacak davranışları ve söylenmeyecek sözleri anlama başlarlar. Evdeki yasaklar ve korkuyla toplum ahlakının temel ilkelerini kabul eder. Ancak cinsellikle ilgili yargılar daha büyük yasaklar duvarını içerir. Bazı çocuklar daha duyarlıdır ve kendilerini özellikle cinsellikle ilgili bazı düşünce ve duygularından dolayı suçlayabilir. İşte buradaki suçluluk duygusunun ağırlığını eğitimcinin tutumu belirler. Sorumlu bir açıklık içinde ergin çağa gelmek için, çocuğun bu ağırlık altında kendini ezilmiş hissetmemesi gerekir.

 

                                                 Ergenler

   Çocuklar ergenlik dönemine girmeye başlayınca fiziksel, biyolojik ve ruhsal bir akımdeğişiklikler oluşmaya başlar. 

      Ergenliğe ulaşan erkekler daha az toplum içine girmeye, iddiacı ve daha az güvenli olmaya eğilimlidir fakat hevesli, konuşkan ve dikkat çekmeye eğilimlidir. Kas yapıları, atletik görünüm ve cinsel açlık nedeniyle daha fazla kendilik değeri problemlerine sahip olma eğilimleri olur. Kızların değişime tepkileri daha çeşitli olur. Bazıları memelerinin büyümesi gibi erken gelişmeden utanırken, bazı geç olgunlaşma gösterenler adetlerinin başlayıp başlamayacağı konusunda endişeler yaşarlar.

      Ergenlerde biyolojik değişiklikler ile birlikte gerçek bir kriz oluşur. Cinsel kimlik karmaşaları, çatışmalar tekrar yaşanır ve cinsel yönelim ana mesele olur.Bu nedenle verilen eğitim,  dönemsel özelliğe göre değişiklik kazanır. Belki büyükler için tuhaf karşılanabilir ama gençler için iki ayrı cinsin birlikte olması zorunlu olarak cinsel ilişkide bulunmak anlamına gelmez. Bu dönemde ergenlere verilmek istenen, iyi kötü bir vicdan ve belirli bir ahlak çizgisi değil, gençlerin görüşlerini açmak, uyguladıkları ya da uygulamak istedikleri tutumların anlam ve sonuçları üzerinde onları düşünmeye yöneltmektir. Sonuç olarak amaç ahlak ya da dinsel inanışlara göre kendi cinsel yaşam biçimlerini bulmalarına yardımcı olmaktır.

  Çocuğun ergenlik öncesi ve ergenlik hakkında önceden uyarılması çok önemlidir. Çocuk meraklarının cevaplarını uzun süre önce almışsa bu iş doğal olarak ilerler, yoksa açıklamalar gittikçe güçleşir  ve sıkıcı olur. Yapılan çalışmalar anne babalarını kendine yakın hisseden ve onlarla duygu   paylaşan ergenlerde erken yaşlarda cinsel ilişkiye başlamanın  daha az olası olduğunu göstermektedir. Şurası bir gerçektir ki günümüzde ilk cinsel ilişki eskiye oranla daha erken ortaya çıkmaktadır ve erken cinsel ilişkiye girme ile suç işleme, sigara içme ve ilaç-alkol kötüye kullanımı gibi diğer risk davranışları genelde ilişkilidir.

Eğitimin gerekliliği ne olursa olsun, başkasının özgürlük sınırını unutmamak, gençlerin özerkliklerine hazırlanırken kaçınılmaz olan saygıyı yitirmemek gerekir. 

ÇOCUKLARIN CİNSEL KONULARDA BİLGİLENDİRİLMESİ

   Dünya Sağlık Örgütü, cinsel sağlığı; doyurucu ve güvenli bir cinsel yaşamı, üreme yetenekleri ve bu yeteneği ne zaman ve ne sıklıkla kullanacakları       konusunda karar verme özgürlüğü olarak tanımlamıştır. Kadın ve erkeklerin sağlıklı bir cinsellik ve üreme süreci geçirmeleri için daha cinsel olarak etkin olmadan bilgilendirilmeleri gereği önemli bir konudur. 

   Cinsellik sadece cinsel organlarla yaptığımız bir eylem olmayıp, tüm varoluşumuzu yansıtır. Cinselliğimiz sadece biyolojik yapımızdan değil, aynı zamanda psikolojik yapımızdan, hatta dinsel ve kültürel temellerimizden etkilenir.

   Bazı ebeveynler  “çocuklar ne kadar az bilgiye sahip olursa, bu tehlikeli konuyla o kadar az ilgilenirler” diye düşünürler. Bu düşünce hem geçersiz hem de olanaksızdır.     

   Bugün çocuk istesek de istemesek de sınırsız bir uzay çağında yaşamaktadır. Bilgiler ve çeşitli görüntüler her an ona saldırıya hazırdır. Çocuklar ne kadar korunsalar da medya, dergi, internet vs. dışında tutulamazlar. Böylece bu değişik ortamlarda çocuk cinsellikle ilgili birbirine benzemeyen çeşitli bilgiler alır. Merakı, zekası, duygusallığı ve arzuları ile her an daha fazlasını ister. Ticari heyecan ve pornografik gürültüden uzak, çocuğa yardım edecek, her şeyi yerli yerine oturtacak, cinselliğin derin insancıl yönünü hissettirecek ve onu günden güne ve yavaş yavaş eğitecek olan ana babalardır. Çocuk ailesi içinde gerekli denge ve uyumu bulamazsa,   yetişkin kişilerin oldukça çarpıcı, sert, hem gizli hem teşhirci cinselliği, çocuğu şaşırtacak, mutlu ve dengeli bir görüntü sağlamayacaktır.

   Geleneksel olarak genellikle aileler “cinsellik” hakkında konuşmaktan rahatsız olur, kaçınırlar ya da çocuklarının cinsel aktivitelerini ikaz etme, ahlak dersi verme, azarlama gibi tepkiler gösterir ve söz içermeyen davranışlarda bulunurlar (görmemezlikten gelme, kapıyı kapama ve cinsel konuları konuşmaktan kaçınma) . Bazı ana-babaların “çocuğum bana hiç bir şey sormadı “demesi çocuklarına bu fırsatı vermemelerinden ve duymaktan kaçındıkları sıkıcı soruları unutmalarındandır. Oysa küçük yaşlardan itibaren çocuklar soru sorabileceğini hissederse hemen sorar, soramadığını arkadaşlarından, sözlüklerden ya da başka kaynaklardan öğrenmeye çalışır.  

  Çocuk cinselliğe ilk adımı, anne-baba- çocuk üçlüsünün duygusal şeması içinde atar. Şunu belirtmek gerekir ki, çocuk için kullandığımız cinsellik kelimesi, büyükler için kullanılan anlamdan çok daha değişik bir gerçeği kapsar. Çocuğun bir cinselliği vardır, ancak bu hayal ve düşler aleminde yaşar. Daha sonra anne ve babanın gördüğü, yaşattığı kadın erkek kavramıyla beslenen bu hayal gücü genişler ve duygular uyandırır. Sosyal çevrenin işe girmesiyle iyice şekillenir. Çocuğun şekillendiği yıllarda, anne babalarının verdiği mesajlar çok önemlidir ve uzun süreli etkiye sahiptir.  Burada üzerinde durulması gereken bir konuda    babanın çocuğun sosyal ve cinsel gelişimi üzerine etkisidir. Geleneksel toplumlarda baba genelde eğitim işini anneye bırakır ve çocuğa daha mesafeli davranır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki eğiten, baskın ve çocuk bakımına aktif katılan babalar, büyük olasılıkla maskulin (erkek özellikleri belirgin olan) oğullar ve feminen (dişi özellikleri belirgin olan) kızlar yetiştirirler. Baba yokluğunda, erkek çocukların daha düşük maskülinite puanlarına sahip oldukları ve babasız evlerde büyüyen erkeklerin yetişkin yaşamlarında daha az başarılı cinsel uyum gösterdikleri saptanmıştır. Genel olarak, erken dönemde baba yoksunluğu, erkeklerin psikoseksüel gelişimi üzerine derin tesirleri olmaktadır. Kızlar da, feminen olmayı maskülen babaları ile olan olumlu ilişkileri yoluyla öğrenirler. Babanın kızlarını red ettikleri durumlarda ( belki de erkek çocuk tercihleri nedeniyle) kızların kendilik saygıları ve başkaları ile ilişki kurma yetileri bozulur. Babasız büyüyen kızlarda kadınlık rolü öğrenmekte güçlüklerle karşılaşabilmektedir. Babasız büyümüş (veya babasıyla olumsuz ilişkiye sahip) ergen kızlar cinselliğe daha erken yaşta başlamakta ve ilişkilerinde sık partner değiştirmeye eğilimli olmaktadırlar.

  Be sebeplerden dolayı çocuk ve ebeveyn arasındaki iletişim açık, tutarlı ve olumlu olmalı ve en önemlisi de mümkün olduğunca cinsel eğitime erken başlanmalıdır. Gerekli olan, çocuğa cinsellik hakkında her şeyin değil, daha önemli olan temel gerçeklerin aktarılmasıdır.

    Yaşam boyu gelişen, olgunlaşan, sonuçta kendine yeterli olmayı öğrenmesi beklenen çocuğun kendinden beklenen cinsel davranışların ne olduğu sağlıklı bir şekilde öğretilememektedir. Erişkin cinselliği hakkında pek çok temel çocuklukta atılmaktadır. Bu nedenle çocuk cinselliği ile ilgili bilgiler, çocuk eğitimi ve sağlığı ile ilgili olan herkes, aile öğretmenler için temel bilgi olmalıdır. Cinsel eğitimde cinsellikle ilgili biyolojik ve anatomik bilgilerin verilmesi ve bunlarla bireyin psikolojik gelişimi arasındaki dengenin kurulması ve cinselliğe ilişkin tutum ve davranışların üzerinde durulması ön görülmektedir.  Aileler vücut ile ilgili açıklamaları diğer organlar konusunda daha rahat yapmakta ancak sıra cinsel organ ve işlevlerine geldiğinde utangaçlık ve rahatsızlıkları devreye girmektedir. Oysa genital bölgede diğer beden bölgeleri gibi ele alınıp gizemli, utanılacak, suçlanacak bir şey gibi yaklaşılmadığında çocuğun kabulü ve uyumu daha kolay olacaktır. Cinsellik konusunda bilgi verecek kişinin bu konuda rahat ve sakin davranacak biri olması tercih edilir. Seçim çoğu kez çocuk tarafından içgüdüsel olarak yapılır, güç sorularını en iyi şekilde çözümleyecek olanı hemen bulur. Ancak anne ve baba aynı derecede konuya eğilebiliyorsa çocuk tarafından aynı cinsin seçilmesi daha olağandır.

   Çocuğun takvim yaşından çok, gelişimsel yaşı onun cinsel ilgilerinin uyanma dönemini belirleyecektir. Cinsel eğitimde uygun materyaller kullanılmalıdır. Kullanılan kelimeler çocuklar tarafından yanlış anlaşılabileceği ve kafalarını karıştırabileceğinden ötürü dikkatle seçilmelidir.  Çocuk hazır olmadan verilecek cinsel bilgiler anlaşılmayacak hatta rahatsızlık yaratacaktır. Bu durumun terside söz konusudur. Çocuğun düzeyinin çok altında anlatılan bilgilerde onu doyurmayacak, yetişkine güvenini sarsacaktır.

   Yapılan çalışmalar, ergenlik döneminde cinsel bilgilerin çoğunun arkadaş çevresinden ve medyadan edinildiği, bu durumun ailelerle çok az konuşulduğunu göstermektedir. Bu durum daha çok çocuklarla zamanında yeterli kurulamamış iletişime bağlanmaktadır. Ergenler çoğu zaman ailelerinin kendini anlamadığından yakınırlar ve cinsel konuları onlarla konuşmaktan çekinirler.  Bu durum anne babaları farklı çözüm yollarına itmektedir. Şunu bilmek gerekir ki izin vermek eğitmek değildir. Hoş görülü davranışlar bir çözüm değildir. Önemli olan göz yummak ya da baskı kurup kısıtlamaktan çok, gençleri ilerde rastlayacakları kişilerle ilişki kurmaya hazırlamak, kurdukları ilişkilerin sonuçları ile ilgili düşünmelerini sağlamak ve kendi sorumluluklarını taşımasına yardım etmektir.  Başlangıç noktası vücudun kavranması, kendi görüntüsü, sonra diğer kişinin ve kişilerin görüntüsüdür. Eğitim sorumluluk duygusundan, kendi kendini idare etmekten, seçim yapmasını bilmekten başka nedir ki? Diğer alanlarda olduğu gibi cinsel alanda da bu aynıdır.

 

Kaynak: Ankara GATA Eğitim Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi A.D 

IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.